İç mihraklar

Komplo teorileri üretmekten bıkmayanlara, itaat ettiğine itaat etmeyeni düşman belleyenlere, kendinden farklı herşeyi ve herkesi ötekileştirenlere, daima büyük oyunları görenleredir bu sözüm:
„Sizden“, „bizden“. „Yol yürümek“. „Kullanılmayı istemek“. „Yaranmak“. „Göz kırpmak”. „Birilerinin adamı olmak”. Hayatını sadece bu kavramlar çerçevesinde yaşayabilmişsin.

Birey olmayı başaramamışsın, kula kulluk etmeyi erdem sanarsın, fikrin uğuruna mücadele etmemişsin, inancını başkasına emanet etmişsin, vicdanın ve irfanın hiçbir zaman hür olamamış. Fikrin ile, aklın ile hiçbir yere ulaşamamışsın, aksine hep ulaştırılmışsın. Hiçbir başarını tırnağın ile kazımamış, aksine hep eğildiğin için kazandırılmışsın.

Şimdi kalkıp sahte isimler arkasına saklanarak benim özümü ve kimliğimi sorguluyorsun. Hiç yaşamadığını, hiç bilemediğini, hiç edinemediğini nasıl anlayabilir ya da yorumlayabilirsin ki?

Bırak beni tahlil etmeyi. İki, üç kişinin fikri, söyledikleri ve yazdıkları nasıl olur da „koskoca“ teşkilatların önüne geçer, gündem belirler, bunu sorguluyorsun ya. Tamam sorgula. Ama yine geviş gibi önüne getirilen, düşünmeni engelleyen, zihin tembelliğini pekiştiren, el altında hazır bulundurduğun yalanlara ve iftiralara sığınarak yapma bunu. Kendine bak. O „koskocalara“ bak. Hangi fikri, hangi düşünceyi, hangi metni, hangi içeriği üretebildiğine bak. Üretebildi mi, ona bak. Üretebiliyor mu, ona bak. Üretebildin mi?

Baktığın zaman, hazır kalıpların dışında, kopyalanmış sloganların dışında, taklit edilmiş öfkenin dışında, özgüvenden yoksun, ucuz bir hamasetin dışında görebildiğin birşey var mı?

Senin değer vermediğin fikir ve emek, sırf çamur attığın için özünü ve değerini kaybetmez ki.

Sana son bir hizmet: karşılaştığın engeller, zorluklar ve anlam veremediğin gelişmeler benim „Lawrence“ olduğum anlamına gelmiyor. Senin başında bulunduğun görevin hakkını veremediğini gösteriyor. İşgal ettiğin makamın gerektirdiği donanıma sahip olmadığını ıspatlıyor. Seni engelleyen hainler değil, ehil olmayışındır.

Sorunlarının sorumlusu dış mihraklar değil. Sorunlarının sebebi iç mihraklardır. O mihrak sensin, senin yetersizliğindir. Ve her vesile ile varlığım sana bu gerçeği hatırlattığı için zaten bu varlığımı hazmedemedin, edemiyorsun.

Zaten bu nedenle de benim yokluğum ile sorunların bitmiyor, hatta katlanıyor. Bu gerçek ile yüzleşecek yüreğin var mı? Seni meşgul etmesi gereken en önemli soru bu.

Hani „amentüsü için bedel ödeme“ sözü hiç düşmez ya dilinden. Bak, ben ödedim. Ama sen ödeyebilecek misin?

Fikirsel kısırlığın ve sığlığın ile işgal ettiğin makamları, yetersizliğin ile harabeye çevirdiğin görev alanlarını nihayet ehil olanlara teslim edip köşene çekilebilecek misin?

Temsil ettiğin insanlar bu soruya vereceğin cevabı bekliyor. Hergün daha büyük zararlara uğrayarak seni bekliyor. Onları daha ne kadar bekleteceksin?